İkinci bir açılım paketi iktidarın kaybettiği seçmenden oy istemesi için risk midir? Bir süredir siyasete emek vermiş, akıl yormuş, tarafsız veya entelektüel konuma gelmiş arkadaşlarla bu konu üzerinde konuşuyoruz.

 

İktidarın, bir zamanlar terörü son erdirme, toplumsal huzur/barış amaçlı açılım paketi adı altındaki icraatı usulüne, üslubuna, izlenen metoduna o zamanlar birçok kişi tarafından karşı çıkılsa da ‘bir umut adına’ genel kabul gördüğü gerçektir.

 

İktidarın İstanbul seçimlerini kazanmak için  İmralı cezaevinden yatan Apo’dan getirtilen mektubun okunmasından resmi kayıtlarda terörist olarak kabul edilen Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkmasına müsamaha göstermesinden, son günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı  “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” ifadelerini kullanmasına kadar diplere köşelere dalmadan düşünecek olursak bugünkü konjonktürde olası bir seçim hem Ak Parti için, hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için, hem de ittifak ortağı MHP için (çok da umurunda olmasa da)  bariz bir şekilde riskli bir seçimdir.

 

Bundandır ki özellikle iktidar kanadı riski bertaraf etmek için riskli de olsa bir çok yolu denemektedir.

Dediğim gibi siyasete emek vermiş, akıl yormuş, tarafsız veya entelektüel konuma gelmiş arkadaşlarla ikinci bir açılım paketi iktidarın kaybettiği seçmenden oy istemesi için risk midir sorusunu irdeliyoruz.

Sohbetlerimizden vatandaşlarla konuştuklarımızı birleştirdiğimizde ne risktir, ne de risk değildir gibi bir sonuç çıkıyor.

Çünkü gelinen noktada vatandaşın öncelikli sorunu terör/Kürt sorunu değil ekonomi…

 

**        **        **

 

Geçen sene Şubat ayında Türkiye Kamu-Sen'in yaptığı ankete göre, vatandaşların öncelikli sorunu işsizlik ve ekonomi olurken, terör ikinci sıraya düşmüştü.

Geçtiğimiz 2021 Mayıs ayında MetroPoll araştırma şirketinin yaptığı araştırmaya göre

ekonomi/işsizlik/istihdam % 61 ile birinci sorun olurken terör % 0.7 ile 17 sorun arasından 15. sırada yer aldı.

Politik Saha Araştırma Merkezi’nin yaptığı ve bu yılın ilk günlerde açıkladığı araştırmaya göre Türkiye’nin en önemli olarak 6 sorunu arasında  % 65.6 ile ekonomik kriz ve işsizlik birinci sırada yer alırken iken Kürt sorunu/terör %5. 3 ile 5. sırada yer aldı.

 

**        **        **

 

Farklı kurumların bu anketlerinin yol göstericiliğinde söyleyecek olursak sadece bugün değil yaklaşık ülkenin en önemli sorunu ekonomi ve onun içeriğindeki işsizlik…

Halkın diliyle yazacak olursak Kürt’üyle Türkü’yle, Alevi’siyle Sünni’siyle  vatandaşlar tenceresini kaynatmakta, kredi kartlarını, taksitlerini-borçlarını, kirasını, elektrik ve doğal gaz faturalarını ödemekte zorlanıyor.

Daha öz anlatımla İmralı’nın ne söylediğinin, Silivri’nin ne cevap verdiğinin geçimi zorlaşan vatandaşın önceliğinde kıymet-i harbiyesi (etkisi,değeri, geçerliliği) yok.

Çünkü seçmenin bugünkü kıymet-i hakikiyesi (gerçek değeri) ekonomi yani “geçim” …

İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz zengin-fakir kimseyi teğet geçmiyor.

 

**        **        **

 

Geçen sene ile bu sene arasında tüketim maddelerindeki fiyat değişimi %100’ün üzerinde.

Nereye giderseniz gidin herkes, her yerde, sürekli ‘geçim zorluğu’ndan, faturaların akıl almaz yüksekliğinden bahsediyor.

 

**        **        **

 

Gördüğümüz kadarı ile iktidar da bu durumun farkında.

Hayır yok dese de muhtemelen bu yıl içinde (sonbaharda) seçime gidecek.

Bu ekonomik göstergelerle seçime gitmek istemeyen iktidar, görünüşe göre Temmuz ayında kesenin ağzını açarak seçim ekonomisi uygulamak için zaman kazanmak istiyor.

Lakin bizim “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz” diye bir sözümüz vardır.

Bu yüzden iktidar tekrar iktidar olmak istiyorsa Temmuzu beklemeden vatandaşın serzenişlerini duymalı.

 

**        **        **

 

Ernest Hemingway hemen hemen herkesin okuduğu (veya adını duyduğu) Çanlar Kimin Çalıyor kitabının önsözünde her konuda şiir yazmış İngiliz Şair John Donne’den alıntısında; “Bir ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki çanlar kimin için çalıyor diye sorma; çanlar senin için çalıyor” der.

Geçen sene 50 kuruş olan patates bu sene 6 lira olmuşsa, geçen sene 50 kuruş olan bir demet maydanoz 2 lira olmuşsa, geçen 5 lira olan patlıcan 25 lira olmuşsa, geçen sene 3 lira olan biber bu sene 12 lira olmuşsa  (https://www.mersin.bel.tr/hal?Gun=5&Ay=1&Yil=2021)  geçen sene 100 lira olan elektrik faturası bu sene 170 lira olmuşsa, geçen sene gelen 400 liralık doğal gaz faturası 1100 lira olmuşsa acaba çanlar kimin için çalar?

 

**        **        **

 

Geçim, vatandaşın iktidarla arasındaki en birincil fay hattı … Eee, idare edin Temmuzda düzelteceğiz denilebilir… Bu konuda gayret de sarf edilebilir ama hukuktaki “Geç gelen adalet adalet değildir”  ilkesi gibi ‘geç gelen iyileştirme de iyileştirme değil, zevahiri kurtarmadır’...

Vatandaşın had safhaya gelen zorlandıklarına acil tedbir alınmazsa zaman kazandırıcı oyalamalarla bugün, Temmuz umutlarıyla zevahir belki kurtarılabilir ama iktidar kurtarılmaz.

Dedik ya  “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz”…