medya03.com Site’mizin duyuru amaçlı ilk yazısında “Amacımız içinde bulunduğumuz toplumun yaşadığı tüm sorunları dile getirmek, çözüm anlamında söylenmesinde, dile getirilmesinde gözardı edilenleri/unutulanları/ imtina edilenleri doğru içerik, geniş kapsamıyla kimseyi rencide etmeden gündeme getirerek, toplumsal duyarlılığı artırarak daha çok yarar sağlanılmasına, toplumsal dayanışma oluşturulmasına katkıda bulunmaktır.” demiştim…
2. Yazımda da “Duyurumuzda da belirttiğimiz gibi “Bizimki, ona geçirmek, bunu tokatlama, şunu kucağa oturtmak değil içinde bulunduğumuz toplumdaki yeni/farklı habercilik adına boşluğu doldurmaya yönelik sosyal projedir. Gücümüz doğrultusunda görevdir…” demiştim.
İşte bu yazımda da kamu görevlisi olmaları sebebiyle susma zorunluluğunda bulunan bazı kamu görevlileri ve kurumlarının bir provokasyona/infiale medya ve sosyal medya yolu ile nasıl basamak yapılmak istenmelerinden bahsedeceğim.
Önce unutulmayan, yüreğimizde acıları hala saklı bazı hatırlatmalar yapayım ….
I.
Çorum Olayları, Çorum'da 1980 Mayıs-Temmuz aylarında meydana gelen, siyasi ve dini temelli olarak ortaya çıkan, çoğu Alevi olmak üzere resmî kaynaklarca 57 yurttaşın ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlan kanlı olaylardır.
1980 yılındaki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlama hazırlıkları sırasında kızların kıyafetleri bahane edilerek kim(ler) olduğu bilinemeyen/ortaya çıkartılamayan “Bacılarımızın iffet ve hayasına kahpece ve haince saldıracak bir gün geliyor” bildirileri ile alt yapısı hazırlanmış, “Alaaddin Camii’ne Cuma namazı esnasında patlayıcı madde atılması ve dışarıdan ateş açıldı” yalan haberi camilerin hoparlörlerinden kente duyuruldu, cihat çağrısı yapıldı ve suların zehirlendiği iddiası yayıldı ve halk galeyana getirildi…
Sonradan bağlantılara, etkin ve yetkin kişilerin açıklamalarına baktığımızda bu ve bunun gibi (Maraş/Malatya) olayların hep kontrgerilla denilen yapılanma tarafından provoke edildiği anlaşıldı.
II.
6-7 Eylül Olayları, o zamanki Demokrat Parti iktidarını Dünya kamuoyunda zorda bırakmak için Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Selanik’teki doğduğu evin bombalandığını iddia eden yalan haberlerle İstanbul’daki halk galeyana getirilmiş, İstanbul’daki azınlıkların evleri, işyerleri yağma edilmiş, inanç evlerine saldırılar düzenlenmişti.
Sonradan bağlantılara, etkin ve yetkin kişilerin açıklamalarına baktığımızda 6-7 Eylül olaylarının olduğu sırada Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görevli olan, 1988-1990 yılları arasında MGK genel sekreterliği yapan Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu'na verdiği röportajda 6-7 Eylül olayları hakkında şu demeci vermiştir: 6-7 Eylül olayları bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.
Özel Harp Dairesi demek kontrgerilla demek.
III.
Hemen yakın zamana gelelim: Yaklaşık bir ay önce Milli Mücadele’nin ilk adımının atıldığı Samsun’da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün anıtına yapılan çirkin saldırılarının ardından saldırıyı düzenleyen B.F. ve kuzeni C.F. emniyetteki sorgularının ardından sevk edildikleri mahkemede tutuklandı. 6 farklı suçtan çok sayıda kaydı bulunan kuzenler hakkında “Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret” suçundan soruşturma başlatıldı…
Bunlar da diğer Atatürk büst ve heykellerine saldıran kişiler gibi ruhsal problemleri olan meczup/suç makinesi kişilerdi.
Karanlık kişilerin amaçları kenti karıştırmak, akıllarınca milli hassasiyet uyandırmak, bunu da ülke geneline yaymaktı.
IV.
Kimse alınmasın, darılmasın, gücenmesin; yakın zamanda teknik takibe yakalanan üst düzey bazı bürokratlar/siyasiler, “Atarız sınır ötesinden Urfa’ya bir iki bomba, savaş gerekçesi ilan ederiz, gireriz Suriye’ye” demişti…
V.
Yine kimse alınmasın: Sezen Aksu’nun şarkısındaki sözlerden de dini hassasiyet uyandırarak ülke genelinde insanları iyice saflaştırmak/ötekileştirmek gibi koku vardı.
Sonra geri adım atıldı.
VI.
Şimdi de sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla “Afyonkarahisar Halk Eğitim Merkezi koridorlarında cumhurbaşkanlarının fotoğraflarının sıralanmasında niye Atatürk yok” haberleri ile infial/kıpırdanma/aidiyet/ nefret hissi vs yaratılmak isteniyor.
Paravanın kaos hedefinde de eski ve yeni iki müdür var.
Tezgah bilindik, alışılmış. Tavsamış kurgu.
Bir internet sitesinde yukarıdaki fotoğraflar yayınlanırken hemen altındaki kapıda kocaman Mustafa Kemal Atatürk’ün resmi ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafı ‘yayınlanmıyor’.
Yani demek istiyorlar ki, şimdiki müdür Atatürkçü, eski müdür değildi, hadi çullanın üzerlerine, ortalık karışsın…
Yav mübarekler o fotoğraflar tam beş yıldır orada var. Yukarıdaki katlara çıkın yer gök tüm odalar Atatürk fotoğrafları, Atatürk kabartmaları, Atatürk işlemeleri dolu
Sen hemen alttaki kocaman fotoğraflardaki cumhurbaşkanlarını yayınlamıyor da üsttekileri dar açı ile yayınlıyorsan bir kaosun/bir tezgahın/bir provokasyonun tetikçiliğini yapıyorsundur.
Basının bu tetikçiliği 6-7 Eylül olaylarında da böyleydi, Çorum Olaylarında da böyleydi.
VII.
Kaldı ki Milli Eğitim emeklisiyim, yıllarca Halk Eğitim Başkanlığı yaptım, her iki müdürü de tanırım, her ikisi de yöneticilik anlamında bu memleketin çok iyi yetişmiş değerleridir.
Öyleyse kim ne yapmak istiyor?
Afyon Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü üzerinden kim Afyon’a sinsi bir tezgah kuruyor?
Hedef yeni müdür ise MHP’liler Atatürkçü olamaz mı?
Hedef eski müdür ise AK Partililer Atatürkçü olamaz mı?
VIII.
Ayrıca sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla Afyon HEM ve ASO Müdürlüğü üzerinden yaratılmak istenen provokasyona katılmayarak Afyonların hissiyatına siyaseti bir kenara bırakarak ortak olan Afyonkarahisar AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti, SP, DP il başkanları ile eğitim sendikalarının yöneticilerini tebrik ediyorum.
Hissiyatınız doğrudur. Tezgaha düşmediniz.
Ve yapılmak istenen 70 yıldır tavsamış, değişmeyen aynı tezgahtır.