Gazeteci toplumun sesi, vicdanıdır.
Gazeteyi gazete, gazeteciyi, gazeteci yapan; gerçekler, yalanlar, doğrular, olması gerekenler karşısında kalemi, duruşu, tarafsızlığı, cesareti ve özgür oluşudur.
Tarihimize baktığımızda; Hasan Fehmi Bey, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Musa Anter, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Ahmet Taner Kışlalı ve Hrant Dink gibi toplamda 66 gazeteci, mesleği nedeniyle öldürüldü.
Gazetecinin ve gazetesinin özgür oluşu, dürüstlüğü, olaylar karşısında objektifliği önce içinde bulunduğu topluma sonra da dünya basınına yansır.
Paris merkezli Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), 2014 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi yayınlandı. Rapora göre Türkiye 180 ülke arasında 154'üncü sırada.
Şu an kaos yaşayan Afganistan, krallıkla idare edilen Ürdün, paramparça olmuş Irak’ın bile gerisindeyiz.
Bazı gazetecilerimize baktığımızda sanki ayağınızı denk alın der gibi kimisi hapishanelerde kimisi ise ev hapsindeler.
Geçmişten günümüze kadar gazetecileri öldürülen, tutuklanan ülkelerde engellenmiş demokrasileri görürüz. Bu demektir ki bir ülkenin gazetecisi ve gazetelerinin sansürsüz özgür yaşam sürmeleri, o ülkenin demokrasisinin çapını gösterir.
Hem gazetecilerin özgür olmasını engelleyip, hem de gazeteciler gününü kutlamak çelişkidir.
Bugün 2014 yılında 180 ülke arasında 154'üncü sırada olan Türkiye, 2021 yılında 13 sıra daha aşağı düşmüştür.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde yapılan toplantılarda, kutlamalarda bunları da konuşmamız gerekirdi ama rutine ve ritüele bindirilmiş “mış gibi” kutlamalarla bugünü geçirdik.
Umarım gazetecilik ve gazetelerin önünde mahalle baskılı engeller son bulur ve önümüzdeki yılın 10 Ocak’ında şikayetlerimizden ve sorunlarımızdan arınmış Gazeteciler Günü’nü kutlarız.
Bu sebeple yerelde ve yaygın medya da özveri ile çalışan, demokrasiyi yaşatmaya ve yaygınlaştırmaya çalışan, kalemini oraya buraya bükmeyip elif gibi duran içinde bulunduğu toplumun umudu ve sesi olan tüm gazetecilerin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlarım.