Fiziksel somut bir evrende yaşıyoruz. Fiziki olarak varolan, elle tutulur, gözler görülür ve dokunabildiğimiz nesnelerin dünyasındayız. Teknoloji de her zaman fiziksel evrende insan emeğini ve gücünü artırmanın bir aracı oldu. İlkel d Fizikî, yani cisimlere gerçekten dokunabiliyorsun. Şu bardağı, klavyeyi tutuyorsun, fizikî olarak var, elle tutulur. önemde insanlar tehlikelerden korunmak ve yiyecek-içecek gibi temel ihtiyaçlarını karşılamayı kolaylaştırmak için alet yapmayı öğrendi. İnsan kendi enerjisinin yanında hayvanların enerjisini ve tüm bunlarla birlikte aletleri kullanarak sınırlı gücünü artırabildi. İnsanları hayvanlardan ayıran en önemli özellik de soyut düşünebilmesi ve öğrenme yoluyla sorunlara farklı çözümler bulabilmesiydi.
Bu göreli olarak basit teknolojinin en önemli özelliği insana bağlı olmasıydı. İnsanın zekası, gözleyerek ve deneyerek edindiği bilgisi, amaca göre geliştirdiği aletler onun gücünü artırırken, özgürlüğünü kısıtlamıyordu.
Bilimsel düşünce akla ve mantığa uygun olarak mevcut bilgilerden yeni bilgiler üretmeyi mümkün kıldı. Bir amaca ulaşmanın ya da bir sorunu çözmenin en iyi yolunu arama çabası teknolojiyi de geliştirdi. İnsanoğlu kendisinin ve hayvanların ilave enerjisini de aşan, buhar gücüyle çalışan makineleri keşfetti. Böylece yorulan, bıkan, hastalanan ve nihayetinde ölen enerji kaynaklarından kurtulabileceğini gördü. Kendi gücünü aşma yolculuğunda mekanik makinenin keşfi insanın hayatını kolaylaştırırken özgürlüğünü de kaybetmeye başlamasının ilk adımıydı.
Gerçi insanların bir bölümü büyük tarım arazilerinin ekilip biçilmesi ve beden gücü gerektiren işlerin yapılması için hayvan enerjisine ikame olarak köleleştirilip özgürlüğünü kaybetmişti. Ancak teknolojinin bu türü zorunlu köleliğin kaldırılmasıyla yeni bir kölelik türün, gönüllü köleliğe yol açtı. Gönüllü kölelik, hayatını kazanmak için kendi isteğiyle büyük fabrikalarda, bir ücret karşılığında makinelerin yapamadığı işleri makineye bağlı olarak yapmaktı. Neticede ne üreteceğine, nasıl üreteceğine, nasıl davranacağına kendisi karar veremiyordu.
Sanayileşmenin yaklaşık 100 yılı insanın makine karşısındaki mücadelesine sahne oldu. Bir yandan direnişler, grevler, yasal arenadaki mücadeleler daha insanca çalışma koşullarının oluşturulmasına katkı sağlarken teknolojiyi geliştirenler de boş durmadılar ve insan denen “baş belası”ndan kurtulabilmek için daha az insan emeğine ihtiyaç duyan teknolojiler geliştirmeye devam ettiler.
Her teknolojik yenilik mekanik makinelerden mekanik otomasyona evrilerek insanın bir üretim gücü önemini sürekli azalttı. Teknoloji sadece üretim alanında değil, hayatın her alanında insanın fiziksel ve zihinsel emeğinin yerini alacak şekilde bir dönüşüm geçirdi. İnsanlık daha rahat yaşamak adına önce fiziksel gücünü, sonra da zihinsel gücünü teknolojiye teslim etti. Nihayet zeka makineye yüklendi: Bilgisayarlar, internet, robotlar, kobotlar, nesnelerin interneti, artırılmış gerçeklik ve tüm bunların arkasındaki yapay zeka hayatımızın merkezine yerleşti.
Şimdi insanlık bir yol ayrımında. Yapay zeka insanlığı nasıl etkileyecek? "Yapay zekanın etkisi, kısa vadede onu kimin kontrol edeceğine, uzun vadede kontrol edilip edilemeyeceğine bağlı” görünüyor. Ancak gidişat hızlanan çok yönlü gelişmenin kontrolden çıkabileceğini ve insanlığın yapay zekanın kontrolüne girebileceğinin sinyalini veriyor. Bunu gösteren bazı gelişmeler şöyle:
- Soul Machines adlı bir teknoloji şirketi, dijital beyinlere sahip dijital insanlar üretmeyi başardı. Şirketin CEO'su Greg Cross, şu anda sahada çalışmaya başlayan dijital insanların hızla artacağını ve pek çok sektörde var olması gerektiğini vurguladı.
- SpaceX ve Tesla Motors şirketlerinin kurucusu Elon Musk'un geçen aylarda detaylarını verdiği "Neuralink" projesi, teknolojinin insan bedeni ile birleşmesi sonucu doğabilecek etik sorunları yeniden gündeme getirdi. "Yapay zeka ile birleşme senaryosu, şu anda elimizdeki en iyi senaryo" ifadesini kullanan Musk, yeni beyin implantı ile insan beyninin makinelerle irtibat kurabileceğini söylemişti.
- ABD'de pek çok salonda yapay zeka da vücudu daha sağlıklı kılmak için kullanılmaya başlandı. Hatta buralarda biyolojik hackleme yapıldığı, insanların "vücutlarının efendisi" olması için onlara yol gösterildiği iddia ediliyor. Sanal Uçuş Tankı ya da Atmosferik Hücre Çalıştırıcı gibi birbirinden ilginç teknolojilerin kullanıldığı bir merkezlerin sayısı artıyor.
- Bir iş ağında varlıkların takip edilmesi, alım-satım işlemlerinin yapılması e işlemlerin kaydedilmesi sürecini kolaylaştıran blokchain mekanizması tüm dünya üzerinde hızla yaygınlaşıyor ve para hızla dijitalleşiyor.
- Son olarak en eski sosyal medya platformu olan Facebook da sosyal medyayı ve aslında sosyal ilişkileri yeni bir evrene taşıyor. Metaverse, fiziksel evreni dijital bir evrene dönüştürüyor. Son zamanlarda adını daha sık duyduğumuz Bill Gates’e göre metaverse kullanıcıların oyun oynayacakları, sosyalleşecekleri ve çalışacakları sanal bir dünyayı ifade ediyor.
COVID-19 salgını bu yeni evrene geçişi hızlandırdı. İnsanlar salgın nedeniyle fiziksel olarak yapamadıkları şeyleri sanal olarak yapmaya yöneldiler. Evden sanal çalışma, sanal eğitim-öğretim, sanal alışveriş, sanal eğlence, sanal sosyal ilişkiler hayatımızın merkezine yerleşti. Artık geriye dönüş zor görünüyor. Birçok işletmenin işini sanal evrene taşıması çok yakın görünüyor. Matrix ve Avatar gibi filmlerin dünyası da artık hemen yanı başımızda gibi.
Yeni teknoloji insana ne kadar özgürlük sunacak? Yeni teknoloji yeni iş alanları ve yeni gelir kaynakları yaratırken, bunlara uyum sağlayamayacak kitleler yaşamını nasıl sürdürecek? Yapay zekanın merkezine yerleştiği teknoloji bir yandan insana çok cazip görünen büyük bir özgürlük vadediyor. Daha çok boş zaman, daha kolay öğrenme, geçmiş bugün ve geleceğin sınırlarını bulanıklaştırma, bedenine hükmedebilme gibi. Ama başka bir yandan da özgürlük gibi sunulan şeylerin yeni bir kölelik biçimini ortaya çıkaracağı, insanların zamanlarının büyük bir bölümünü üç boyutlu gözlüğüyle bir elektrik prizinin yanında geçireceği, sadece temel ihtiyaçları için teknolojinin başından ayrılacağı ve böylece sanal etkileşimler uğruna gerçek fiziki etkileşimlerden soyutlanacağını söylemek mümkün. İnsanların yapay zekanın kontrolüne girme olasılığı da bir tehlike olarak karşımızda duruyor. Bakalım yaşayıp göreceğiz.