“Zaman sana uymazsa sen zamana uy” sözünü bilirsiniz. Kimine göre tartışmalı hadis, kimine göre atasözü. Kimine göre çağdaşlık ya da çağı yakalama, kimine göre birtakım değerlerden uzaklaşmanın kılıfı ya da değerlerin iflası. Bu tür tartışmalar hep büyük değişim-dönüşümlerin olduğu dönemlerde olur. Belki şu zamanda yapay zekanın yaşamımıza getirdiği değişimi ve bunlarla ilgili düşünme tarzını ve ruh halini anlamak için zamanın ruhu kavramını kullanabiliriz.
Zamanın ruhu bir döneme hâkim olan düşünme ve hissetme tarzını, ortak bir zihniyeti anlatıyor. Kolektif şuura ve şuur dışına kadar yayılabilen bir ruhsal iklim olarak tanımlanıyor. İlk olarak 18. Yüzyılda söz edilmiş; Latince Genius Saeculi (yüzyılın, çağın ruhu), Zeitgeist belirli bir zamana özgü olan, o zamanın niteliğini ve içeriğini belirleyen ruhsal güç anlamında kullanılmış. İki kavram arasında bir fark var: Genius Saeculi mevcut zamanın koşullarına dışarıdan bir bakışı ifade ederken, Zeitgeist zamanın içinden zamanın koşullarına bakışı ifade ediyor. Zamanın koşullarına dışarıdan bakış “zaman sana uymazsa sen zamana uy” sözünde algılanabilir. Bu söz başka türlü düşünsen ve hissetsen de, o zamanın hakim olan düşünme ve hissetme tarzına uyuyor gibi görünmeyi ima eder. Oysaki balık nasıl suyun içinde suyu kendi dışında algılamazsa ya da suyun içinde ne varsa onun gerçekliği olursa, insan için de öyle. Zaman bir su gibi içindeki tüm nitelikleriyle insanı sarar ve onun gerçekliğini şekillendirir.
Şimdi o zamanın nitelikleri nasıl şekilleniyor, kim şekillendiriyor ona bakalım. Marksist görüş her bir tarihsel döneme egemen olan fikirlerin o dönem boyunca yaygın üretim biçimi ve egemen sınıfın bu üretim biçimini çerçevesinde şekillenen fikirleri olduğunu iddia ediyor. Yaşam tarzı, çalışma tarzı, yönetim tarzı, sanat, eğlence gibi yaşamın çeşitli yönleri de zamanın ruhuna göre şekilleniyor.
19. Yüzyıla kadar yaygın üretim biçimi tarım, üretim araçları toprak, egemen sınıf toprak sahipleri. Zamanın ruhunu doğa, gelenekler, geniş aile ve din şekillendirdi. Dönüşüm önce düşünce dünyasında gelenekler ve inançların yerini bilimin almasıyla başladı. Sonrasında bilimsel düşüncenin bir sonucu olan teknoloji hem üretim biçimini hem üretim araçlarını hem de egemen sınıfı dönüştürdü. Yeni zamanın ruhunu bilim, makineler, sermaye sahipleri, büyük kentler oluşturdu.
Binli yılların sonlarında insanlık için yeni bir dönüşümün tohumları atıldı: İletişim ve bilişim teknolojileri büyük bir hızla dönüşümün temellerini attı. Şimdi insanlık yapay zekanın tetiklediği büyük bir dönüşüm ile karşı karşıya. Henüz zamanın ruhunun nasıl şekilleneceğini bilemesek de, bazı işaretleri görebiliyoruz.
Her teknolojik yenilik önce yaşamın içindeki bir dizi problemi çözmek, külfetleri azaltmak ve hayatı daha kolay hale getirmek için ortaya çıkar. Ancak yeniliğin etkileri sadece problemle sınırlı olmaz. Böylece her yeniliğin yarattığı değişim atılan bir taşın suda yarattığı dalgalar gibi hayatın her alanına yayılır ve bir dizi beklenmeyen sonuçlara yol açar.
Bu sonuçlar en çok dönüşüm sürecinde eskiyi yaşamış ve yeniyi görmüş olanlar tarafından hissedilir. Örneğin, 1900 lerin başları tarım toplumunun gelenekleri içinde yaşamış, sonra da büyük fabrikalarda işçi olmak zorunda kalmış olan insanlar muhtemelen zamanın ruhunu anlamak için çaba göstermiş ya da direnmişlerdir. Şimdi de aynı durum endüstri toplumunun içinde doğmuş, büyümüş olan insanların bilişim teknolojileri ile olan ilişkilerinde yaşanmaktadır. Yapay zekanın yaşamın her alanını dönüştüren etkisi, bu teknolojinin içine doğan Z kuşağınca hiç yadırganmazken, X kuşağı ve kısmen Y kuşağı bu dönüşüm sürecinde zamanın ruhunu anlamak için ya çaba gösterecekler ya da direneceklerdir. Zamanın yeni ruhu nasıl olacak? İpuçları ya da işaretler neyi gösteriyor? O da başka bir yazıya…