4 Ekim2403

Atatürk Kongre Merkezinde düzenlenen sempozyuma; Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, TTK Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Yunus Pustu, Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Karabacak, Afyonkarahisar İdare Mahkemesi Başkanı Yasin Ayna, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör V. Prof. Dr. Adem Aslan, Afyonkarahisar Vali Yardımcısı Ali Uysal, AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şuayıp Özdemir, İl Emniyet Müdürü Mahmut Ay, İl Jandarma Komutan Yardımcısı Albay Çağrı Demiröz, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Afyonkarahisar Bölge Müdürü Uğur Ülgen ile bilim insanları ve öğrenciler katıldı.

 Saygı duruşu ve İstiklal Marşının ardından Devlet Konservatuvarı müzik dinletisiyle başlayan “Ölümünün 100. Yılında Ziya Gökalp ve Sosyoloji Sempozyumu”nun açış konuşmasını Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı ve AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş gerçekleştirdi. Ziya Gökalp’in çağdaş Türk düşünce ve siyaset dünyasının önde gelen aktörlerinden biri olduğunu belirten Karakaş, Gökalp’in Türk toplumunun sosyolojiyle tanışmasında öncülük ettiğine dikkat çekti. Karakaş, Gökalp’in Diyarbakır’da dünyaya geldiğini belirterek “Arapça, Farsça ve Fransızca dillerini öğrenir. Bu arada yerel gazetelerde yazıları da yayınlanmaya başlar. Yükseköğrenim için İstanbul’a gelir ve Baytar Mekteb-i Alisi’ne kaydolur. Bu dönemde gizli örgüt olarak bilinen İttihadi Osmani Cemiyetiyle ilişki kurar. Siyasi ve felsefi ilgileri nedeniyle öğrenim hayatı kesintilere uğrar. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra 1909 yılında, İttihat ve Terakki Cemiyeti Diyarbakır azası sıfatıyla muhaliflerin Kâbe-i Hürriyet olarak tanımladıkları Selanik’e davet edilir. Cemiyetin büyük kurultayında Merkez Umum üyesi olarak seçilir ve kendisine çeşitli görevler verilir” dedi.

4 Ekim2407

“SELANİK YILLARI, ZİYA GÖKALP’İN HAYATINDA DÖNÜM NOKTASI OLDU”

Karakaş, Selanik yıllarının Mehmet Ziya’nın Gökalp ismini almasının yanında, düşünce dünyasında da bir dönüm noktası olduğunu söyledi. Gökalp’in Genç Kalemler Mecmuası etrafında Türkçülük fikriyle buluştuğu, aynı zamanda Emile Durkheim sosyolojisiyle de Selanik’te tanıştığına dikkat çeken Karakaş, “Bundan sonraki süreçte Türkçülük fikri ve Sosyoloji, Gökalp’in siyasal ve toplumsal görüşlerinde belirleyici iki eksen olacaktır. Daha önce sahip olduğu Doğu ve Batı düşüncesine dair müktesebat üzerinden geliştirmek istediği sentezci anlayışı, farklı bir evreye geçmiştir. Gazali, İbni Arabi ve Farabi gibi İslam filozoflarıyla A. Fouille, G. Tarde, H. Bergson gibi Batılı felsefecilerin görüşleri ekseninde geliştirmek istediği sentez yâda arabulucu yol, artık Durkheim sosyolojisi, yani İçtimai Pozitivizm üzerinden şekillenmeye başlar. Gökalp, Durkheim’ın geliştirdiği toplum kuramından hareketle Osmanlı’nın yaşadığı toplumsal meselelere ve siyasal kimlik krizine çözüm önerileri getirmeye çalışır” diye konuştu.

“GÖKALP, HARS İLE TÜRKLÜK VE İSLAMLIĞI, MEDENİYET İLE DE MUASIRLAŞMAYI AÇIKLAMAYA ÇALIŞIR”

Karakaş, Gökalp’in Cemiyetin Fırka’ya dönüşümüyle birlikte de Diyarbakır Milletvekili olarak Meclis-i Mebusana seçildiğini belirterek, şunları söyledi: “Meclis kapatılınca İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde öğretim görevliliğine getirilir. 1914’te Darülfünunda sosyoloji dersleri vermeye başlar ve böylece sosyoloji kürsüsünün kurulma ve kurumsallaşma süreci de başlamış olur. İstanbul’da bir yandan da dahil olduğu Türk Yurdu Mecmuası çevrelerinde düşünsel faaliyetlerine, yazı hayatına devam eder. Yeni fikirlerle oluşturduğu sentezci görüşlerinin temeli sayılan ‘Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak’ isimli yazı dizisini bu dergide yayınlar. Çok tartışılan ve halen de tartışma konusu olmaya devam eden ‘Hars ve Medeniyet’ yaklaşımını da bu yazı dizisi kapsamında tasarlar. Hars ile Türklük ve İslamlığı, Medeniyet ile de Muasırlaşmayı açıklamaya çalışarak kimlik krizine çözüm üretmeye çalışır.”

“GÖKALP, MALTA’YA SÜRGÜN EDİLDİ”

Gökalp’in İstanbul’da, 1919 Malta sürgününe kadar; bir yandan İTF Genel Merkez Üyesi olarak siyasi faaliyetlerine, ağırlıklı olarak da sosyoloji kürsüsünde ve çeşitli mecmualarda ilmi ve düşünsel faaliyetlerine devam ettiği bilgisini de kaydeden Karakaş, “İstanbul’un işgalinden sonra, üniversitedeki odasından alınarak tutuklanır ve askeri mahkemeye çıkarılır. Savaş sırasında yapıldığı iddia edilen Ermeni katliamı ve tehcirine yol açtığı suçlamasıyla, 1919 yazında Malta’ya sürgün edilir. Malta’da da fikri faaliyetlerine devam etmiştir. Orada bulunan sürgünlere edebiyat, sosyoloji ve felsefe üzerine düzenli dersler ve konferanslar verir” ifadelerini kullandı.

“MALTA SÜRGÜNÜ, BÜYÜK MEFKÛREDEN KÜÇÜK MEFKUREYE DÖNÜŞÜN AŞAMASIYDI”

Gökalp’in Ankara hükümetinin İngilizlerle yaptığı anlaşma sonrasında serbest kaldığını ve önce İtalya’ya, oradan da on arkadaşı ile birlikte İstanbul’a geldiği bilgisini aktaran Karakaş, “Malta’daki sürgün dönemi Gökalp için, İstanbul ile Ankara; başka bir ifadeyle, ‘eski ile yeni’nin, bir aşaması olmuştur. Ankara hükümetinin İttihat ve Terakki üyelerine karşı var olan rezervli yaklaşımı, Gökalp’in ittihatçılığına karşı da olmuş, birtakım girişimleri olduysa da Ankara’da kabul görmeyince baba yurdu Diyarbakır’a gitmeye karar vermiştir” dedi.

Karakaş, Gökalp’in Diyarbakır’daki faaliyetlerini ise şöyle anlattı: “Gökalp, Diyarbakır’da iken yeni dönem Ankara’sında kendinin kabul görmesini sağlayacak faaliyetler yürütür. Burada Küçük Mecmua’yı çıkarmaya başlar. Bu mecmua, Gökalp’in fikirlerini yeniden güncellediği ve mefkûresini küçülttüğü bir platform olur. Ülkenin böyle hareketli olduğu, kabuk değiştirme sürecini yaşadığı bir zamanda Gökalp, Diyarbakır’da kalmayı düşünmez. Tam da bu dönemde Ankara hükümeti, Rıza Nur vasıtasıyla ‘Kürt Aşiretleri’ ile ilgili bir rapor hazırlamasını ister. Raporu tamamladıktan sonra Gökalp, nihayet 1922 yılı sonlarında Ankara’ya kabul edilir, kısa süre sonra ‘Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı’na atanır. Bu görevde kaldığı süre içinde, birçok klasik yapıtın Batı dillerinden Türkçe’ye çevrilmesini sağlar.”

ATATÜRK ZİYA GÖKALP’TEN KURULACAK FIRKA İLE İLGİLİ YARDIM ALDI

Mustafa Kemal’in Gökalp ile tanışarak, kurulacak olan fırkanın prensiplerini tespit etmesini istediği bilgisini veren Karakaş, “Bunun üzerine O, siyasi tarihe, Dokuz Umde adıyla geçen ve Atatürk tarafından 8 Nisan 1923’te yayınlanan seçim beyannamesini hazırlar. Gökalp, Ankara’da önceden İttihat ve Terakki’de oynadığı rolün bir benzerini, farklı bir biçimde Halk Fırkası’nda da oynamaya başlar. Yazdığı yazılarda Mustafa Kemal’in ve Halk Fırkası’nın politik meşruiyetini sağlamaya çalışır” dedi. 11 Ağustos 1923 yılında yapılan seçimlerde Diyarbakır Mebusu seçilen Gökalp’in İkinci Meclis’in yenilikçi simaları arasındaki yerini alarak bu dönemde Türkçülüğün Esasları başta olmak üzere birkaç eser de yayınladığını belirten Karakaş, “Ailesiyle birlikte tedavi için gittiği İstanbul’da, 25 Ekim 1924 gecesi vefat eder. Ezcümle Gökalp, dönemsel gelişmelere göre düşünce dünyasında, süreklilik çizgisinde değişimler yaşayan bir düşünürdür. Bununla birlikte kendi düşünce yapısında iç tutarlılık arayan ve bunu da belirli bir toplumsal felsefeye dayalı sistematik bir siyasal kuram geliştirerek gerçekleştirmiş ender fikir adamlarımızdan biridir” diye konuştu.

16 OTURUM, 72 KATILIMCI VE 61 BİLDİRİ

Karakaş, İçtimaiyat Mecmuasında yayınladığı bir yazıda, “Sosyoloğu olmayan bir kavim yürüyeceği doğru yolu tayin edemez” tespitini yapan Gökalp’in sosyolojinin Türkiye’de doğup gelişmesinde belirleyici bir rol üstlendiğinin önemini vurguladı. Karakaş, “Onu ve fikirlerini yeniden değerlendirmek, sadece yakın tarihimizde yaşanan siyasal ve toplumsal konuları değil, günümüz sorunlarını anlama ve yorumlama açısından da önemlidir. Ölümünün 100. Yılında Gökalp’i anmak ve görüşlerini yeniden değerlendirmek amacıyla düzenlediğimiz bu sempozyumda; 72 katılımcı, 61 bildiri sunacaktır. Açış ve Değerlendirme oturumları hariç, 3 salonda eş zamanlı olarak 16 oturumda Gökalp’in fikirleri, uzmanları tarafından masaya yatırılacak ve müzakere edilecektir” ifadelerini kullandı.

“GÖKALP, TARİH BİLİMİNİN VE TARİHSEL EĞİTİMİN ŞEKİLLENMESİNDE BÜYÜK ROL OYNADI”

TTK Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Yunus Pustu ise “Türk milletinin kökeni ve kimliği” üzerine yoğunlaşan tarih çalışmalarında Gökalp’in, kendi dönemine kadar hâkim bulunan kısıtlı Türk tarihi müfredatı yerine, binlerce yıl geriye giden ve Orta Asya’da kök bulan bir Türk tarih anlatısını geliştirdiğini belirtti.

Gökalp’in “Türkçülük” anlayışla işlediği tarih çalışmaları gerek Osmanlı Devleti’nin son döneminde gerekse Cumhuriyet’in ilk yıllarında tarih biliminin ve tarihsel eğitimin şekillenmesinde büyük rol oynadığını söyleyen Pustu, “Gökalp’in, fikirlerine paralel olarak kaleme aldığı edebî eserleri de hem şekil hem de içerik açısından Türk Edebiyatının önemli bir manzumesini oluşturmuştur. Farklı türdeki pek çok eserinin yanında, özellikle ‘Kızıl Elma’ ve ‘Yeni Hayat’ adlı şiir kitaplarında Türk milletinin tarihî mirası ve millî kimliğine odaklanan Ziya Gökalp, halk edebiyatı ve halk kültürüne verdiği önemle de Cumhuriyet dönemi edebiyatına ilham veren bir isim olarak öne çıkmaktadır” dedi.

“GÖKALP, TÜRK MİLLETİNİN DAYANIŞMA VE BİRLİK İÇİNDE OLMASINI BİR REÇETE SUNMAKTADIR”

Ziya Gökalp’in tarih, dil ve edebiyat alanındaki etkisinin yanında, Gökalp’in Türkiye’de sosyoloji biliminin kurucularından birisi olduğunu söyleyen Pustu, “Fransız düşünür Émile Durkheim’ın etkisiyle geliştirdiği sosyoloji çalışmalarında Gökalp, toplumun bireylerin üzerinde bir gerçeklik olduğunu savunmakta; Osmanlı Devleti’nin son dönemlerindeki toplumsal çözülmeye karşı, Türk milletinin dayanışma ve birlik içinde olmasını bir reçete olarak sunmaktadır. Dil, din, ahlak ve gelenekler, bu birliğin en temel parçaları olarak Gökalp’in kaleminde işlenmektedir” diye konuştu.

Pustu, sözlerine şunları da ekledi: “Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikrî dünyasında etkisi bilinen, Türk milletinin modernleşme sürecinde kültürel kimliğini koruyarak ilerlemesi gerektiği düşüncesiyle Cumhuriyet’in kültür politikalarına da yön veren Ziya Gökalp’in kişiliği, eserleri ve sosyoloji alanına katkısını değerlendirmek üzere düzenlenen programın alanda önemli bir boşluğu dolduracağına inanıyorum. Dünya barışı ve huzurunu tehdit eden küresel ve bölgesel krizlerin arttığı, sosyal sorunların toplumsal yapıyı zayıflattığı, dayanışma duygularının sarsıldığı çağımızda hiç şüphesiz ki bilimsel çalışmalara duyulan ihtiyaç artmaktadır. Bugünkü program örneğinde olduğu gibi, sosyoloji alanında yapılacak bu türden faaliyetlerin muhtelif sorunların anlaşılmasında ve aşılmasındaki rolü önemlidir.”

“YENİ TÜRK DEVLETİ’NİN İNŞASINDA ÖNEMLİ ROL OYNADI”

Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı ise düşüncelerinin temelinde Türk toplumunun kendine has ahlaki ve kültürel değerleriyle Batı’dan aldığı bazı değerleri sentezleme çabası olan Ziya Gökalp’in yeni Türk Devleti’nin inşasında önemli bir rol oynadığını belirtti. Yiğitbaşı, “Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yetişen ve Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında önemli bir figür olan Gökalp, Batı sosyolojisinin kavramlarını milli değerlerimizle harmanlamıştır. İmparatorluk sürecinden Ulus-Devlete geçiş döneminde yaşayan Gökalp’in, karşılaşılan sorunlar ve bunalımların da etkisiyle Türk toplumu ve Türk kültürü üzerine ortaya koymuş olduğu sosyolojik, kültürel ve siyasal teori ve değerlendirmeler bugün de gerçekliğini devam ettirmektedir” dedi.

“ZİYA GÖKALP’İN EN GÜÇLÜ YÖNLERİNDEN BİRİ DE HİÇ KUŞKU YOK Kİ; ONUN HAYAL GÜCÜ”

Ziya Gökalp’in günlük yaşamda içe dönük, sakin ve kendi halinde birisi olduğuna dikkat çeken Yiğitbaşı, “Buna karşın, idealist ve mücadeleci bir yapıya sahip olan Gökalp, en kötü durumlarda bile ümidini kaybetmeyecek kadar kararlı bir kişiliğe sahiptir. Yaşamı boyunca, düşünce ve hayalleri yolunda mücadele vermiş; hiçbir dönem, düşünce ve eylemlerinden ödün verme gereği duymamıştır” diye konuştu. Yiğitbaşı, “Gökalp’in yaşamı hep sosyal ve siyasal mücadele ile geçmiştir. Aynı şekilde, en bunalımlı günlerinde bile ülkenin kurtulacağına olan güveni tam olmuştur. Ziya Gökalp’in en güçlü yönlerinden biri de hiç kuşku yok ki; onun hayal gücüdür. Gökalp’i, düşünce insanı, maneviyatçı, toplumsal ve ahlaki konularda eylem adamı ve şair yapan çoğunlukla bu yüksek hayal ve düşünebilme gücü olmuştur” ifadelerini kullandı.

Belediye şirketlerinin durumu ve kanunda belirtilen istisnaları nelerdir? Belediye şirketlerinin durumu ve kanunda belirtilen istisnaları nelerdir?

CUMHURBAŞKANLIĞI İLETİŞİM BAŞKANI ALTUN MESAJ GÖNDERDİ

Sağlık problemlerinden dolayı sempozyuma katılamayan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun gönderdiği mesajında, Ziya Gökalp’in modern Türk düşüncesi ve Türk sosyolojisinin en önemli, “kurucu” isimlerinden biri olduğunu kaydetti. Altun mesajında “Ziya Gökalp zor bir zamanda, çetin bir konjonktürde önemli çalışmalara imza atmıştır. Bu sebeple Ziya Gökalp’le ilgili yapılacak araştırmalar Osmanlı son dönemi ve Cumhuriyetin kuruluş döneminin toplumsal ve siyasal meselelerinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacaktır” dedi. Altun mesajında şu ifadelere yer verdi:

“Ziya Gökalp’in entelektüel dünyamıza önemli katkılarından olan kültür-medeniyet tartışması üzerinden yeni dönem modernleşme tecrübemizin nasıl sorunsallaştırılabileceği mühim bir soru olarak önümüzde durmaktadır. Yine çağdaş Türk Düşüncesi içerisinde sol Kemalizmin Gökalp’in tezlerini ihmal etme yahut güdümlü şekilde okuma ısrarından neşet eden dogmatizmin yol açtığı fikri kuraklığın ne tür sonuçlar doğurduğu sorusunu tartışmak yararlı olmaz mı? Elbette Gökalp’in fikirlerini yeni nesil ulus-ötesi kimliklenmeler ve küreselleşme tartışmaları bağlamında da yeniden ele almamız gerekir. Türkiye’nin öncülüğüyle Türk dünyasının yeni bir küreselleşme paradigması inşa gayreti içinde olduğu bir dönemde Gökalp’in milli kimlik tezi yeniden sosyolojik eleştiri konusu yapılabilir. Sempozyumda birbirinden değerli konu başlıkları masaya yatırılacak. Ben şahsım adına burada sunulacak tebliğ metinlerini okumayı büyük bir merakla, tecessüsle bekliyorum. İletişim Başkanlığı olarak, bu önemli sempozyumun paydaşı olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğumuzu da ifade etmek istiyorum. Ziya Gökalp gibi entelektüellerimizi anmak, onların fikirlerini günümüz koşullarında ulusal ve uluslararası kamuoylarının gündemine getirmek için yapılan bu çalışmalara büyük önem atfediyor, bu türden nitelikli çalışmalara her zaman destek olmaya gayret ediyoruz. Türkiye’nin entelektüel birikimini, fikrî müktesebatını nazarı itibara almanın bugünü ve geleceğimizi kurmamızda büyük bir önemi olduğuna inanıyoruz.”

“Ölümünün 100. Yılında Ziya Gökalp’i Yeniden Düşünme” Sempozyumu öncesi Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı, Prof. Dr. İsmail Coşkun ve Doç. Dr. Aynur Erdoğan Coşkun, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş’ı makamında ziyaret etti.

Editör: Abdullah ERTEK