Devlet Bahçeli’nin konuşmasından önemli satır başları:
Bildiğiniz gibi bugün Misak-ı Milli’nin 105’inci yıl dönümüdür. Misak-ı Milli Mülkü Millettir. Millet ise sonuna kadar, sonsuza kadar Türk’tür.
Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin hürmet ve rahmetle andığımız mebusları Türk milletinin meşru ve son direniş hattının hukuki belgesi olan Misak-ı Milli’yi kabul ederek bizlere hem miras hem de emanet olarak tevdi etmişlerdir. Allah hepsinden razı olsun diyorum. Onların kaldırdığı sancak yere inmeyecektir. Misak-ı Milli silinmeyecek ufuk çizgimiz, sönmeyecek meşalemizdir.
Devir Türk Devri’dir. Yüzyıl barış ve birlik içinde yaşanacak Türkiye Yüzyılıdır. Varsın akbabalar etrafımızda kanat çırpsın, Varsın kuklacı ve kumandalı mağlupların ve onları kafese koyan iç ve dış ihanet cephesinin sesi çok çıksın, Hiçbirisine bakmayacağız. Hiçbirisine aldırmayacağız. Hiçbirisini ciddiye ve dikkate almayacağız. Bize saldırıp en galiz ifadeleri kullanan meczupları Allah’a havale edip günü geldiğinde kalplerinde yuvalanan yılanların pişmanlık zehri akıtmasına da elhak şahit olacağız. Yüksek ülkülere susamış bir neslin susuzluğunu nabzımızda duyuyoruz.
15 TEMMUZ'DAN DERS ALMAYANLARA SESLENİYORUM
Ülkemizi ayrıştırmanın ve ayrımcılığı tırmandırmanın arzusunda olan sahte demokratları takip ediyoruz. Boykot moykot ezberlerinden sonra, sokağa çıkma çağrılarının, sivil direniş kışkırtmalarının ya darbeye ya da isyana davet olduğunun farkındayız. 15 Temmuz’dan ders almayanlara sesleniyorum, haydi yüreğiniz yetiyorsa çıkın sokağa da görelim? Ateşle oynama merakınız nüksettiyse deneyin de boyunuzun ölçüsünü alalım. Kuyruk acısının ve kulis sancılarının pençesinde ne yapacağını, ne isteyeceğini bilemez bir halde bir uçtan diğerine sürüklenen CHP’nin 12 Eylül’de yarım kalan hesaplaşmaya dönük bir özlemi varsa, kınında beklemekten yorulmuş kılıç gibi burada olduğumuzu hatırlatıyor ve haykırıyoruz.
TÜRKİYE SAHİPSİZ DEĞİLDİR
Seçim beklentisi hayali bir beklentidir ve boşa kürek çekmektir. Çağdaş demokrasinin hiçbir kural ve ilkesiyle yolu kesişmeyen CHP ve yedeklerinin Türkiye’nin siyasi istikrarını bozma teşebbüsü ters tepmeye mahkumdur. Cumhur İttifakı karanlık emel sahiplerinin alayını ülkemizin her köşesinde karşılamaya hazırdır. Türkiye sahipsiz değildir. Türk ile Kürt, Alevi ile Sünni aynı kökün dalları, aynı milletin evlatları olarak birdir, beraberdir ve kardeştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yaşayacak ve yaşatılacaktır. Terörsüz Türkiye’nin huzur ve güven dolu mesajının maşeri vicdanda karşılığını bularak gerçeğe döneceği günlere az kalmıştır.
Kahraman şehitlerimizin ve bir avuç gafilin ardına saklanıp hilalimize ve dava şerefimize taş atan alçakların, kullanışlı aparatlarının ve Türk milletinin içine sızmış ajanlarının rezil rüsva hallerini de göreceğimizi biliyoruz. Ve bunların ne insan içine çıkacak yüzlerinin ne de birbirini yüzüne bakacak hallerinin olmadığını şimdiden fark ediyor, bunun da canlı tanıkları olacağımızdan asla kuşku duymuyoruz. Ruhlarında fiyat etiketleri asılı duran menfaatperestlerin bize saldırmaları beyhudedir, çünkü onları satın alacak servet ve şöhret çeki efendilerinden başka hiç kimsede yoktur. Hadim siyasetimizle, haysiyetli duruşumuzla, ilkeli ve ülkücü irademizle insanımızın içindeyiz, Türk milletinin varlığındayız, Türkiye’nin yanındayız, milli birlik ve kardeşliğin de yılmaz müdafileriyiz. Bunun dışındakileri veteriner hekimlere havale etmekten başka düşüncemiz de yoktur.
Terörizmin devlet karşındaki asimetrik etkisi, günümüzde bir bölge üzerinde emelleri olan ülkeler tarafından kullanılan stratejik yıkma, yıldırma ve oyalama araçları haline gelmiştir. Bunların mevcudiyetini ve kadrolarını besleyen ana kavram terörizmin sözde hak arama yolu olması; eline silah almanın haklılığı; sömürüye karşı halk iktidarına ulaşma; kendi devletine sahip olma; dinsizliğe karşı savaş; kafirlerden intikam alma gibi hamasi ve ideolojik ütopyalardır. Yoksulluğun, cahilliğin ve çaresizliğin içinde çırpınan insanları tepkilerini örgütleyerek küresel çıkarları için sınır aşan vekalet savaşları ve sınırlardan taşan orduları üreten güçler için DEAŞ, Taliban, PKK, PYD, YPG gibi yapılar büyük küresel paylaşım savaşının maşaları haline gelmişlerdir.
Bugün terörizmi kullanan bütün örgütler, küresel güçlerin dönemsel çıkarlarına hizmet eden, küresel efendilerine yol açan silahlı köle topluluklarından başka bir anlam ifade etmemektedirler. Türkiye Cumhuriyeti, her dönemin beka değerlendirmeleri ışığında milli sınırlarını ve varlığını korumak adına gerek vekil terör örgütleriyle, gerekse arkasındaki güçlerle mücadelesini sürdürmüş, her badireden bir çıkış yolu bularak bugünlere kadar gelmiştir. Elbette her mücadelede olduğu gibi terörizmle mücadele kolay, zahmetsiz ve maliyetsiz olmamış, nihayetinde bir bedel ödenmiş ve ödenmektedir.
NE KADAR İFTİHAR EDİLSE AZDIR
Milletimiz huzuru, emniyeti, bağımsızlığı ve birliği için terörle mücadeleyi yalnızca evlatlarını şehit ve gazi yaparak değil; rızkından, boğazından, refahından keserek de verme faziletini göstermiştir.
Kalkınmak ve müreffeh bir hayat yaşamak için ayırdığı evlatlarını, enerjisini, emeğini ve kaynaklarını haklı mücadelenin doğası gereği ve büyük bir fedakarlıkla terörle mücadelede harcanmasına izin vermiştir. Ne kadar iftihar edilse azdır.
Çok şükür bugün özellikle diplomatlarımızı hedef alan ASALA terörü yoktur. Yıllar önce küresel güç çatışmalarının boşluğundan doğan ve binlerce insanımızın hayatına kasteden PKK terörü yok denecek kadar azalmıştır. Sığındığı komşu coğrafyalarda her geçen gün yeni bir darbe ile hareket edemez hale gelmiştir. Kısaca, bölücü terör örgütünün geride kalan yıllar içinde verilen kahramanca mücadele sonucunda sönüşe geçtiği bir dönemdeyiz.
Küresel güçlerin bölgedeki emellerine hizmet etmekten başka bir misyonunun kalmadığı ortadadır. Geçmişte yaşanan örneklerde olduğu gibi vekalet hizmeti bitince ortada bırakılmaları veya bir bahane ile toptan imha edilmeleri de bunların kaçınılmaz akıbeti olacaktır.
Adına DEAŞ denilen yapıyı kimin doğurduğu, kimlerin kucağında büyüdüğü, hangi hizmeti yaptığı ve sonunda efendileri tarafından aylarca nasıl bombardımana ve kimyasal saldırıya tabi tutulup yok edildikleri birkaç yıl öncenin gerçekleridir.
Bu açıdan şanı, şerefi, tarihi ve vicdanı çok büyük olan Türk milleti kaçınılmaz son vuku bulmadan ülkemize her türlü kötülüğü yapmış ve yapmak amacıyla pusuda bekleyen terör örgütüne ve bütün teröristlere bir kapı açmış bulunmaktadır.
İMRALI ÇAĞRIYI BİR AN ÖNCE AÇIKLAMALI
Geliniz, silahlarınızı öldürülmeden önce siz kendi iradenizle bırakınız. Pişman olduğunuzu, bu mücadelenin asla sonuç vermeyeceğini açıklayınız. Binlerce insanımıza yaşattığınız acılardan duyduğunuz pişmanlığı duyurunuz. Küresel güçlerin hizmetinde bölgesel aktörler olmaya bir son veriniz. Aziz milletimizin sizler için reva göreceği akıbete teslim olunuz. Son olarak diyeceğim odur ki, DEM heyeti ile İmralı arasındaki görüşmelerin terörsüz Türkiye’ye önşartsız destek olması ve beklenen çağrının bir an evvel açıklanması samimi dileğimdir.
Ne Mutlu Türk’üm Diyene. Ne mutlu terörsüz Türkiye’nin gün doğumuna."