GÜNDEM

Afyon Maliye Muhasebe Yüksekokulu’nun Mimarları Ahmet Tuncer ile İbrahim Küçükkurt’tur

AKÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF)  kuruluşunun 50. yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen panelde Afyonkarahisar Maliye Muhasebe Yüksekokulu’nun kuruluş süreci anlatıldı. Kurucu Müdür Prof. Dr. Aykut Herekman, Ahmet Tuncer ve İbrahim Küçükkurt’un Bülent Ecevit Hükümetine dilekçe yazarak Afyonkarahisar’a mektep kurulması yönünde talepte bulunmalarıya sürecin başladığını anlattı.

Abone Ol

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF)  kuruluşunun 50. yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen panellerin ikincisinde; Afyonkarahisar Maliye Muhasebe Yüksekokulu Kurucu Müdürü Prof. Dr. Aykut Herekman, “Yüksekokuldan Üniversiteye Fakültemizin Tarihine Bakış” başlıklı sunumunda İİBF tarihini anlattı.

Sabri Bektöre Konferans Salonunda gerçekleştirilen panele: AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şuayıp Özdemir, İİBF Dekanı Prof. Dr. Gökhan Demirtaş, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İhsan Cemil Demir, önceki dönem AKÜ Rektörlerinden Prof. Dr. Halim Sözbilir, emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemalettin Çonkar, İİBF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Belkıs Özkara, Afyonkarahisar Maliye Muhasebe Yüksekokulu Kurucu Müdürü Prof. Dr. Aykut Herekman’ın eşi Berra Herekman ve kızı Tuba Demir ile birlikte öğretim elamanları ve öğrenciler katıldı.

Panelin açış konuşmasını yapan moderatör İİBF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Belkıs Özkara, geçmişle geleceğin buluştuğu bir gün olduğunu söyledi. Geçmişle şimdiyi bir araya getirmeyi hedeflediklerini ifade eden Özkara, “Şu anda çalışanlar, çalışıp emekli olanlar ve belki de temelini atanlar, eski mezunlarımız ve öğrencilerimiz bugün bir arada. Geçmişle bugünü oluşturan, bugünü meydana getiren adımların nasıl atıldığının görülmesini istedik” dedi.

“BİR EVRAK İLHAM KAYNAĞIM OLDU”

Afyon Kocatepe Üniversitesinin kuruluşunun 30. yıl kutlamaları vesilesiyle İİBF Fakülte Kurulunda öneriler toplanırken “kurum tarihi” çalışması önerisinde bulunduğunu dile getiren Özkara,  “Bunu derken 1 evraktı ilham kaynağım. 1996-1997 yılında bizim eski bir binada kitaplıkların olduğu oda ve okuma salonu vardı. Biz o koridordan geçerken kütüphanedeki kitapların koridora yığılmış olduğunu gördük. O kitaplar SEKA’ya gitmişti. Orada bir yarım pembe dosya gözüme çarptı. Orada ıslak imza da vardı. Dosyayı aldım ve baktım. Bülent Ecevit Hükümetine diye bir dilekçe ve Afyonkarahisar’da bir üniversite kurulması talep ediliyor. Altında Ahmet Tuncer ile İbrahim Küçükkurt’un ıslak imzası var. Bu evrakı yıllarca sakladım. En son İbrahim Küçükkurt vefat ettiğinde bir yakınına verdim. Esasen bu çalışmanın ilham kaynağı buydu” diye konuştu.

“BİZİ BİZ YAPAN GEÇMİŞTE GİZLİ”

Geçmişin önemli olduğunu kaydeden Özkara, “Bireysel ya da kurumsal olarak ne yaşarsak yaşayalım bizi bugün biz yapan şey aslında o geçmişte gizli. Bu çalışmaya başladığımda aslında elimde hiçbir şey yoktu. Sadece bir fikir vardı. Bu deneyim kendi içinde şekillendi. Gerçekten de kitap kendi kendine yolda şekillendi. Ben şunu gördüm ki; eski mezunlardan hiçbiri eğitim kötü demiyordu. Herkes aldıkları eğitimin çok iyi olduğunu söylüyordu. Burası yeni kurulmakla birlikte Eskişehir’den hocaların her gün servise binerek buraya gelmeleri, gitmeleri ve buradaki asistanları yetiştirmeleri gerçekten çok saygı değer bir çaba. O yüzden yaptığım araştırmada gördüm ki öğrenciler çok iyi yerlere gelmişler. Gerçekten gurur verici bir şey” dedi.

İİBF’DE ÜÇ JENERASYON VAR

İİBF Dekanı Prof. Dr. Gökhan Demirtaş ise 50. yılın sonunda hem İİBF’de hem de AKÜ’de huzurlu bir ortamda çalışma ve eğitim alma imkanına sahip olduklarını belirtti. Demirtaş, “Ben ilk andan itibaren güzel bir şekilde bunun adımlarının atıldığını düşünüyorum. Bütün paydaşların bunda katkısı olduğunu düşünüyorum ve mutluyum. En önemli şeylerden birisi bu. Böyle bir kurumda çalışıyor olmanın rahatlığı var. Fakültemizde 3 jenerasyon var. İlki 1974-1992 jenerasyonu; onların yöneticiliği 2011 yılına kadar devam etti. 1992’den sonra üniversiteye gelip 2010 yıllarında yönetici olanlar var. Şimdi ise üçüncü bir jenerasyona yönetim devredilmiş durumda. Biz 2000’li yıllarda fakülteye başladık ve şu an fakülteyi yönetiyoruz. Bu geçişlerin hepsinin kurumsal bir çerçevede olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

“DÖRT İL İÇERİSİNDE EN ESKİ YÜKSEKÖĞRETİM KURUMUYUZ”

AKÜ’nün yükseköğrenim içerisinde önemli bir payının olduğunu söyleyen Demirtaş, “Hem üniversiteyi kurmuş olmanın hem de kurulduktan sonra iki farklı üniversitenin kurulmuş olmasında yükseköğrenim içerisinde hatırı sayılır bir payımız var. TR33 Bölgesi var ki bu istatistiki bir bölge ayrımı. Ege Bölgesindeki en eskilerden birisiyiz. TR33 bölgesinde Afyonkarahisar, Uşak, Kütahya ve Manisa var. 4 il içerisinde en eski yükseköğretim kurumuyuz. Oradan çıkan yükseköğrenim tarihi içerisinde içinden üniversiteler çıkaran bir üniversiteyiz” dedi.

“İİBF’NİN AVANTAJI VAR”

AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şuayıp Özdemir konuşmasında 2000 yılında AKÜ’de çalışmaya başladığını ve AKÜ’nün 25 yılına şahitlik ettiğini belirtti. İİBF’nin bir avantajı olduğunu ve bu yüzden güzel ortamın olduğunu ifade eden Özdemir, “Bu avantaj; öğretim üyelerinin tamamı içerisinden yetişmişti. Buraya öğretim görevlisi ya da araştırma görevlisi olarak alınmış sonra öğretim üyesi olmuşlardı. Öğrenciliğinden beri burada olan arkadaşlarımız vardı. Bundan dolayı da içerideki herkes birbirini tanıyor. Kim kiminle nereye kadar kavga edecek, nereye kadar tartışacak, nereye gidebilir herkes birbirini tanıyor. Bundan dolayı da büyük huzursuzluklar çıkmıyor. 2000 yılında yanlış bilmiyorsam doktorayı bitiren ilk kişiyim. Bundan sonra da bu gelenek aslında çok bozulmadı. Herkes birbirini tanıyor ve bundan dolayı da güzel bir ortam var. İyi bir çalışma ortamı var” diye konuştu.

“HUZURLU BİR EĞİTİM VE ÇALIŞMA ORTAMIMIZ VAR”

İİBF’nin Ahmet Necdet Sezer Kampüsüne taşınma süreci ve İİBF hakkında bilgiler veren Özdemir, şunları kaydetti:

“Depremden birkaç gün önce biz odalarımıza yerleştik. Çok isabetli bir zaman. İlk önce Rektörlüğün üst katında bir odaya yerleştik. Eski odamda oda arkadaşlarımdan birisi Veysel Hocamdı. Halim Hocam Dekandı. Sonra Veysel Hoca dekanımız oldu. Tuğrul Hoca ile oda arkadaşı olduk. Şimdiye kadar üniversitemizin rektörlüğünü yapan 3 rektörümüz bu fakülteden çıktı. Şehabettin, Şan ve Halim Hocam olmak üzere 3 rektör bu fakülteden çıktı. Bu nedenle de önemli bir avantaj elde ettik. Bu avantajı da zaman zaman kullandık. 81 tane öğretim elemanımız, idari personelimiz var. Biz yeni hedefler koyuyoruz. Akademik dünyada daha iyi yayınlarla var olmaya çalışıyoruz. Akreditasyon da var olmaya çalışıyoruz. Ben başladığımda fakültemizde 3 bölüm vardı. Her bölümün de bir katı vardı. İşletme, Maliye, İktisat diye katlarımız vardı. Şimdi odalarımız karıştı. Maliye, İktisat ve İşletme yan yana oturabiliyor. Kocaman bir binamız var, 6 tanede bölümümüz var. Bir taraftan büyüyoruz. Bize benzeyen bölümler kurarak aslında daha da büyüdük. İşletme, iktisat, maliye dedik ama lojistik, bankacılık, sigortacılık gibi bölümler açarak genişleme alanımızı büyüttük. Bazı üniversitelere maliye bölümüne biz çok adam ihraç ettik. Birçok üniversitenin maliye bölümün kurucuları ve kadroları bizden gitmedir. Aslında etki alanımız çok güçlü. 6 farklı dönemde dekanlık yapan hocalarımızla bir araya geldik. Bizimde 6 dekanımızla aynı anda bir araya gelmemiz güzel bir şey. Her birisi katkı sağladılar hepsine teşekkür ediyorum. Bu fakültede çok önemli bir kırılma yaşanmadığı için huzurlu bir ortam var. Kadro bekleyen kimse yok. Hemen hemen herkese kadro verme imkanımız var. Bu nedenle huzurlu, kavgasız bir ortamımız var.”

“ÜNİVERSİTELER, DEVLETLERİN MEDENİYET PROJELERİ”

Üniversitelerin aslında devletlerin büyük medeniyet projeleri olduğunu söyleyen Özdemir, “Bu üniversite ilk kurulduğunda ben üniversiteyi bitirmiş özel sektörde çalışıyordum. O zaman gazetelerde, piyasada dedikodular şöyleydi; bu kadar üniversiteye gerek var mıydı? Nereden hocaları bulacaklar diye konuşuyorlardı. Şu an bu fakültede 80 tane hoca var. Binanın çevresinde eskiden ağaç yoktu. Şimdi dışarı çıkın kampüsün girişinden binaları göremezsin yeşillik. Bu arada biz birçok insan yetiştirdik. Aslında üniversiteler ülkelerin geleceğine atılmış tohumlar, büyük medeniyet projeleridir. Yani o gün bunu görmüş büyüklerimiz. Turgut Özal zamanıydı aynı anda 25 tane üniversite kurulmuştu. Bir tanesi de bizim üniversitemiz. Bunlar artık hepsi olgunluk dönemini yaşıyor” şeklinde konuştu.

ECEVİT HÜKÜMETİNE YAZILAN MEKTUP

Afyonkarahisar Maliye Muhasebe Yüksekokulu Kurucu Müdürü Prof. Dr. Aykut Herekman, “Yüksekokuldan Üniversiteye Fakültemizin Tarihine Bakış” başlıklı konuşmasında Afyonkarahisar Maliye Muhasebe Yüksekokulunun kuruluş aşamalarını ve anılarını anlattı. Afyonkarahisarlı Ahmet Tuncer ve İbrahim Küçükkurt’un Bülent Ecevit Hükümetine dilekçe yazarak Afyonkarahisar’a mektep kurulması yönünde talepte bulunduklarını söyleyen Herekman, Maliye Muhasebe Yüksekokulunun karar sürecini şu sözlerle anlattı:

 “Bülent Ecevit o tarihte Başbakandı. Ecevit o dilekçeyi hasıraltı etmiyor. Eskişehir İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisine gönderiyor. Biz bu dilekçeyle orada Profesörler Kurulu olarak toplandık. Başkanımız Prof. Dr. Halil Dirimtekin, Afyonkarahisar mektep istiyor dedi. Biz ilk Bursa’yı kurmuştuk. Bursa’ya da gidip geliyorduk ama Bursa’ya artık ihtiyacımız kalmamıştı. Yeni bir yer kuralım ve Afyonkarahisar yanımızda. Böylede bir talep var. Demek ki istiyorlar. Bunun üzerine profesörler kurulundan karar çıktı. Afyonkarahisar’a bir mektep açalım kararı çıktı. Adı ne olsun konusunda biraz tartıştık. Adı Maliye Muhasebe Yüksekokulu olsun denildi ve adı Maliye Muhasebe Yüksekokulu oldu. O arada ben Maliye Kürsüsünün başkanıyım. Dolayısıyla da buranın müdürlüğü bana düştü. O seçimde hepsi birden çıktı.”

Profesörler Kurulunda müdür olarak atanması kararının çıkması ve Afyonkarahisar’a ulaşım sürecini anlatan Herekman, şunları kaydetti:

“2-3 gün sonra bana resmi bir araba verdiler. Bir de şoför verdiler. O zamanlar buraya tek bir yol var. Köroğlu belinden geliyor. Kütahya-Afyonkarahisar arasındaki yol yeni yapılıyordu. O zamanlar yoktu. Seyitgazi yolu hiç yok. Yaşım 35 resmi arabaya bindim geliyorum. Köroğlu beline geldik. Köroğlu Belinde polis çevirmesi var. Eskiden polis resmi arabaları çeviriyordu. Şoförüm Cevat’a acelem var. Akşama kadar birtakım işler yapılacak dedim. O zaman trafik polisi bagajı açtırır. Bagaja bakardı. Vakit kaybedeceğiz. Bu yeni müdür diye söyle geçeriz dedim. Bu trafik çevirmesine benzemiyor. Kocaman kocaman arabalar var. Baktım valinin arabası kırmızı plakalı, 3 yıldızlı paşanın arabası var. Polis bizi de durdurdu. Polisin biri arka kapıyı açtı beni çıkardı. ‘Efendim siz Eskişehir’den müdür olarak mı geliyorsunuz’ diye sordu. Sizi karşılamaya geldik dedi. 35 yaşındayım vali, korgeneral, emniyet müdürleri bütün Afyonkarahisar’ın ricali Köroğlu Belinde beni karşılıyormuş. Arabamıza bindik geldik. Böylece mektebimiz açıldı.”

Afyonkarahisar Maliye Muhasebe Yüksekokulu için arazi çalışmaları yaptıklarını ve arazi bulma sürecini anlatan Herekman, şunları söyledi:

“Bir gün yine paşa geldi. Biz üniversitenin kurulacağı bir bina arıyoruz. Afyonlular bir ara şimdiki araziyi gösterdiler. O tarihte bu arazi, bataklıktı.  1974 tarihinde burada olmaz dedim. Paşa ‘bizim Şuhut yolunda 72 dönüm arazimiz var’ dedi. Paşanın arabasına bindik, Şuhut yolundaki araziyi gördük. Müthiş ve şahane bir arazi. Bundan sonra tamam dedim. İçimde olacağına dair ümit ışığı yok. Biz bu araziyi 8 ayda aldık. İlk binamız yapıldı. Bursa’da yaptığımız hatadan ders aldık ve Afyon’a uzun süre hizmet verecek kişileri, çiviyle çaktık. Buraya geldiniz ve 50 yıl geçti. Benim 50 yıl önce çaktığım çiviyi demek ki iyi bir duvara çakmışız.”

Herekman’ın konuşmasının ardından öğretim elemanları kuruluş süreci, İİBF’ye dair anıları ve Herekman ile ilgili düşüncelerini paylaştı. Program sonunda AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şuayıp Özdemir tarafından Herekman’a plaket takdim edilirken İİBF Dekanı Prof. Dr. Gökhan Demirtaş da Prof. Dr. Aykut Herekman’ın eşi Berra Herakman’a çiçek takdim etti.